Yazı şurdan başlıyor, oraya git: http://hayaterkegi.blogspot.com.tr/2015/08/zengin-avcs-les-ibne.html
..ama bir şey beni durdurdu ve kendime getirdi.
Evet şimdi güçlü olabilirdim, uzun zamandır da iyi olmak için birilerine, bir
şeylere ihtiyaç duymadan kendi kendimi gaza getirerek yaşayabiliyordum,
özgüvenim bomba gibi de olabilirdi, ama tüm bunların sonrasında ben beş parasız
bir mother fakirdim. Hem istediğim kadar iyi olayım, para şu günlerde hep 10-0 önümdeydi. O
yüzden az önce çıkardığım kılıcı, yine sessizce götüme sokmanın sırasıydı..
Ertesi gün whatsapp’den yazışırken "akşam
buluşalım" diye sözleştik ve bi yerde yemek yemek için bi mekânda buluştuk.
Bir birimizi sormalarımız bittiğinde, önümüze konulan yemeklerimizi sanki hiç aç değilmişiz gibi çok kibarca yemeğe başladık. Ama aslında o başka yönlere baktığı anlarda ben kocaman lokmaları mideme indirip indirip durdum. Çünkü çok açtım ve minicik lokmalar gözümü doyurmadığı gibi midemi de doyuramıyorlardı.
Sonra yemek bittiğinde sanki önemsiz bir konudan bahsediyor muşum gibi “tamam, 1 hafta beraber yaşayalım” deyip güldüm, o da bana bakıp “ciddi misin?” adlı tebessümlü sorusuyla “evet, hem birbirimizin sivri taraflarını görmüş oluruz.” dedim ve o “tamam, bu geceden bana gelsene" dedi ve ben şaşkın şaşkın yüzüne bakarken, o "benimle yatmak zorunda değilsin. teras katı zaten hep misafirlerim için kullanıyorum” dedi ve ben “oluur” derken bi havalandımki anlatamam.
Bir birimizi sormalarımız bittiğinde, önümüze konulan yemeklerimizi sanki hiç aç değilmişiz gibi çok kibarca yemeğe başladık. Ama aslında o başka yönlere baktığı anlarda ben kocaman lokmaları mideme indirip indirip durdum. Çünkü çok açtım ve minicik lokmalar gözümü doyurmadığı gibi midemi de doyuramıyorlardı.
Sonra yemek bittiğinde sanki önemsiz bir konudan bahsediyor muşum gibi “tamam, 1 hafta beraber yaşayalım” deyip güldüm, o da bana bakıp “ciddi misin?” adlı tebessümlü sorusuyla “evet, hem birbirimizin sivri taraflarını görmüş oluruz.” dedim ve o “tamam, bu geceden bana gelsene" dedi ve ben şaşkın şaşkın yüzüne bakarken, o "benimle yatmak zorunda değilsin. teras katı zaten hep misafirlerim için kullanıyorum” dedi ve ben “oluur” derken bi havalandımki anlatamam.
Yemekten sonra gelen kahvelerimizi içtikten sonra zaten saat geç olmuştu ve kalkıp ona gittik..
Diğer gelişimizde erken geldiğimiz için evde hizmetçi olduğundan, eve çok dikkat etmemiştim, şimdi böyle kimse olmayınca lazer gözlerimle her yeri didik didik ediyordum. O ise duş alacağını söylemiş ve kendi yatak odasındaki duşa girmişti. Ben de üzerimdekileri çıkarıp, kalan boxer ile öyle cıbıl cıbıl içerleri bir müzeyi ziyaret ediyormuşum gibi sakince geziyordum; aile fotoğrafları, çocukluk, gençlik fotoğrafları, fil dişinden bilmem neler, te kimbilir nerelerden gönderilmiş farklı hediyeler(belki de adam gidip kendi kendine tahtakale’den almıştır adlı araya giren başka düşünce), şömine başına yerleştirilmiş çok güzel süs eşyaları, duvardaki yağlı boya tabloları, falan derken yoruldum ve artık incelememeye karar verdim. Tamam işte hepsi pahalıydı ve ben, evin içindeki bu incik boncukları bile anca 300 yıl hiç yemeden içmeden full mesai yapıp çalışarak alabilirdim.
Diğer gelişimizde erken geldiğimiz için evde hizmetçi olduğundan, eve çok dikkat etmemiştim, şimdi böyle kimse olmayınca lazer gözlerimle her yeri didik didik ediyordum. O ise duş alacağını söylemiş ve kendi yatak odasındaki duşa girmişti. Ben de üzerimdekileri çıkarıp, kalan boxer ile öyle cıbıl cıbıl içerleri bir müzeyi ziyaret ediyormuşum gibi sakince geziyordum; aile fotoğrafları, çocukluk, gençlik fotoğrafları, fil dişinden bilmem neler, te kimbilir nerelerden gönderilmiş farklı hediyeler(belki de adam gidip kendi kendine tahtakale’den almıştır adlı araya giren başka düşünce), şömine başına yerleştirilmiş çok güzel süs eşyaları, duvardaki yağlı boya tabloları, falan derken yoruldum ve artık incelememeye karar verdim. Tamam işte hepsi pahalıydı ve ben, evin içindeki bu incik boncukları bile anca 300 yıl hiç yemeden içmeden full mesai yapıp çalışarak alabilirdim.
Adamın zenginliğine inanmıştım, ama geçen günkü Suriyeli Dilenci Kız mevzusundan dolayı insanlığının biraz eksik olduğunu düşünüyordum.
Üstelik bu konu hep kafama takılıyordu ve kendi kendime çoooooook uzaklara dalıp gidiyordum.
Hatta ertesi gün hizmetçi kahvaltıyı servis edip kenara çekilirken, ben de "adamın insanlığında bir eksiklik var" hissine tekrar teslim olduğum için, bir adet siyah zeytini, Maradona adını verdiğim çatalımla tabakta yuvarlayıp duruyordum.
Üstelik bu konu hep kafama takılıyordu ve kendi kendime çoooooook uzaklara dalıp gidiyordum.
Hatta ertesi gün hizmetçi kahvaltıyı servis edip kenara çekilirken, ben de "adamın insanlığında bir eksiklik var" hissine tekrar teslim olduğum için, bir adet siyah zeytini, Maradona adını verdiğim çatalımla tabakta yuvarlayıp duruyordum.
Artık beni görsün de sorsun diye sabırsızlıktan
infilak edecek gibiyken o “ne düşünüyorsun” diye sordu ve ben derin bir nefes
alıp “ya geçen suriyeli dilenciye davranışın çok kötüydü ve o sürekli aklıma
geliyor” dedim. Bunun üzerine o “ya görüyorsun aslında çok sert biri değilim,
ama nedense o gibi anlarda bir anda istemsizce öyle ani tepki veriyorum” diye
cevap verdi. “anladım” diye cevapladım ve sustum.
Kahvaltıdan sonra evden çıktık, bir yerlere
gidip, gezdik, tozduk. Acıkınca pahalı yerlere girip yemek yedik, yediklerimiz bizi sıkıştırınca o pahalı yemekleri de bok olarak sıçtık.
Akşam eve döndük, aynı yatakta uyuduk. Kendimi ona borçlu hissettiğim için gece uyandığımızda yiyiştik, borcumu ödemek için prezervatif takıp onu siktim.
Sabah kalkıp yine kahvaltı yaptık, yine dışarı çıktık, yine gezdik, tozduk, yedik içtik sıçtık. Sonraki gün de çok farklı olmadı, hep aynı sıçma mevzusu ve ben tuvalete girdiğimde dünyaya neden geldiğimi düşünmeye başlayanlardanım. Hayır yani onca zamanım ve mekân dururken neden tuvalete bokumu yaparken varlığımı sorguluyorum anlamadım ki. Hayır yani; sıç ve çık. Bu kadar basit.
Akşam eve döndük, aynı yatakta uyuduk. Kendimi ona borçlu hissettiğim için gece uyandığımızda yiyiştik, borcumu ödemek için prezervatif takıp onu siktim.
Sabah kalkıp yine kahvaltı yaptık, yine dışarı çıktık, yine gezdik, tozduk, yedik içtik sıçtık. Sonraki gün de çok farklı olmadı, hep aynı sıçma mevzusu ve ben tuvalete girdiğimde dünyaya neden geldiğimi düşünmeye başlayanlardanım. Hayır yani onca zamanım ve mekân dururken neden tuvalete bokumu yaparken varlığımı sorguluyorum anlamadım ki. Hayır yani; sıç ve çık. Bu kadar basit.
Neyse işte, gez, toz, ye, iç, sıç hiç değişmedi ve bu sıkıcı tekrar canımı sıktı. Üstelik kendimi
de sürekli borçlu hissediyordum. Beni öptüğünde onu öpmezsem ayıp olacakmış
gibi hissediyordum. Hatta "üüfff yeter çok yılışma" dememek için kendimi zor tutuyordum.
Gece eve döndüğümüzde sanki gündüz beni
gezdirip, yedirip içirdiği için onu sikmek zorundaymışım gibi hissettim ve o bir iki defa beni öpünce de aramızdaki öpüşler uzadı, sonrasında da yine sikimi götüne soktum.
O önümde köpek pozisyonundaydı ve ben de içinde gidip geliyordum. Ama sonra bir an kendimden utandım.
Yani evet istediğim hayat bu evin içindeydi, dışardaki hiçbir şeye koşturmak zorunda değildim. Kira derdim, faturalar vs sorunum yoktu, her yere jeep'le gidip geliyordum, ne istesem anında oluyordu. Bir kaç gün içinde bile hayatım böyle değişmişken sonrasını aklım almıyordu bile.
Gerçi sonrası ne olacakki, sonrası da hep böyle olacak işte. Sorunsuz bir şekilde yaşayacaktım ve en basitinden fatura ödeme derdim bile olmadan hayat akıp gidecekti.
Bu düşünceler arasından sıyrıldığım anda, o hâlâ köpek pozisyonunda hırlıyordu ve ben onun içindeyken boşaldım, ama hissetmedi. O'na boşaldığımı belli etmek için "ahhhhhğğğğğ" diye bir ses çıkarıp onun boşalmasını hızlandırdım. Boşaldığında bedenlerimiz ayrıldı ve yan yana uzandık.
Uzandığımda kirlenmişim gibi hissettim. Sanki üzerime zift dökülmüş gibi ağır bir kirlenmişlik hissiydi bu..
O önümde köpek pozisyonundaydı ve ben de içinde gidip geliyordum. Ama sonra bir an kendimden utandım.
Yani evet istediğim hayat bu evin içindeydi, dışardaki hiçbir şeye koşturmak zorunda değildim. Kira derdim, faturalar vs sorunum yoktu, her yere jeep'le gidip geliyordum, ne istesem anında oluyordu. Bir kaç gün içinde bile hayatım böyle değişmişken sonrasını aklım almıyordu bile.
Gerçi sonrası ne olacakki, sonrası da hep böyle olacak işte. Sorunsuz bir şekilde yaşayacaktım ve en basitinden fatura ödeme derdim bile olmadan hayat akıp gidecekti.
Bu düşünceler arasından sıyrıldığım anda, o hâlâ köpek pozisyonunda hırlıyordu ve ben onun içindeyken boşaldım, ama hissetmedi. O'na boşaldığımı belli etmek için "ahhhhhğğğğğ" diye bir ses çıkarıp onun boşalmasını hızlandırdım. Boşaldığında bedenlerimiz ayrıldı ve yan yana uzandık.
Uzandığımda kirlenmişim gibi hissettim. Sanki üzerime zift dökülmüş gibi ağır bir kirlenmişlik hissiydi bu..
Kirlenmişlik düşünceleri arasında uyuya kaldım ve öğleye
doğru onun beni öperek uyandırmasıyla uyandım. Öpmeleri yanağımdan aşağılara doğru kayarken sıkıldım.
Anlaşılan yine seks istiyordu ve bu durum canımı iyice sıkmıştı.
Anlaşılan yine seks istiyordu ve bu durum canımı iyice sıkmıştı.
İstemsizce soğuk bir ses tonuyla bi anda “ya daha tam uyanmadım. hiçbir şey de yapmak
istemiyorum” dedim ve o da anında durdu. "Bir şey mi oldu" dedi "yoooo sadece bir
şey yapmak istemiyorum" dedim ve kenardaki çarşafı üzerime çekip ona sarıldım. O
da "tamam" deyip sarıldı.
Biraz daha bu halde kaldıktan sonra kalkıp duşa
girdik ve
sonrada kahvaltılık bir şeyler atıştırdık. Şimdi günümüz, önceki gün
gibi aynı şekilde geçecekti. O işe gidip bir kaç saat sonra gelecek, sonra biz
her günkü gibi dışarı çıkıp gezecek yiyip içip sıçacaktık.
Öyle oldu. O işe gitti geldi, biz dışarı çıktık
yedik içtik sıçtık ve ben sıkıldım bundan. Sıkıldığım için olsa gerek eve
dönerken araba da “ya iyi bir insansın, seni sevdim ama galiba benim için
sadece iyi biri olarak kalmanı istiyorum. Sana karşı, bunlar dışında bir şey
hissedemiyorum” dedim ve bir rahatladım bi rahatladım ki anlatamam.
O ise bunun üzerine “sorun değil, biraz daha
zaman tanı. Biliyorsun güzel şeyler hemen olmuyor” ile başlayan cümleler kurdu. Uzun uzun konuştu. İlişkilerden ve ilerlemelerden bahsetti. Bir çok örnek verdi ve her defasında yüzüme bakıp, cümlelerini tebessümüyle taçlandırdı.
O bu süslü cümleleri kurarken, ben dışarı dalıp gittim. Sanırım onu hiç dinlemedim. Sadece dinliyormuşum gibi arada dönüp ona baktım ve onu dinlediğimi düşünsün diye başımı sallabaş gibi sallayıp durdum.
Sonra yol bitti ve evinin önüne geldiğimizde soğuk, madeni, net bir ses tonuyla “ben evime gitmek istiyorum” dedim ve o dondu kaldı. Yüzü fena halde asıldı, karşılık vermedi ve arabayı tekrar çalıştırdı, gerisin geri dönüp beni evimin önüne kadar getirdi.
Arabadan inmeden önce “her şey için teşekkür ederim. Sonra konuşuruz” dedim ve bir şey söylemesine izin vermeden indim.
O bu süslü cümleleri kurarken, ben dışarı dalıp gittim. Sanırım onu hiç dinlemedim. Sadece dinliyormuşum gibi arada dönüp ona baktım ve onu dinlediğimi düşünsün diye başımı sallabaş gibi sallayıp durdum.
Sonra yol bitti ve evinin önüne geldiğimizde soğuk, madeni, net bir ses tonuyla “ben evime gitmek istiyorum” dedim ve o dondu kaldı. Yüzü fena halde asıldı, karşılık vermedi ve arabayı tekrar çalıştırdı, gerisin geri dönüp beni evimin önüne kadar getirdi.
Arabadan inmeden önce “her şey için teşekkür ederim. Sonra konuşuruz” dedim ve bir şey söylemesine izin vermeden indim.
Ben apartmana doğru yürüyüp içeri girerken, o da bu sırada geri manevra yapıp gitti.
Evin merdivenlerini yavaş yavaş çıkarken düşündüm de; sanırım sırf parası için biriyle yaşayabilecek, tiplerden değilim. hele içinde merhamet olmayan biriyle, yakınlaşmakta sorun yaşıyordum.
hem, çok para sadece istediğini almanı sağlıyor, ama istediğin şey dokunulamayan bir şey olunca onu almanın hiçbir yolu yok.
tüm bunlar bir yana, oysa ben kendimi sırf para avcısı leş biri sanıyordum. ee hani işte paralı pullu bir adam buldum, daha ne istiyordum ki. yoksa aslında bunların hiçbir önemi yok. ben ne istediğimi bilmiyor muyum?
hayır yani ne istediğimi bilmesem bile, bence parayı seven biri olduğum için bu adama hayatımın sonuna kadar tahammül edip, günde bir posta karşılığında güzel güzel yaşayabilirdim. ama yapamadım, sanırım bundan sonra da yapamam.
demekki ben "zengin avcısı leş bir ibne" değildim, ben sadece "leş bir ibne'ydim o kadar. bunu da böylece öğrenmiş oldum.
Merdivenler biterken anahtarı çıkarıp yavaşça kapıyı açtım ve evime girdiğim anda rahatladım. sanki yıllardır hapisteymişim de özgürlüğüme kavuşmuşum gibi hissediyordum. Allahım evim ne kadar da güzelmiş, ne kadar da seviyormuşum ben burayı böyle.
ama yok, ev gözüme önceki halinden o kadar farklı bir güzellikte görünüyorduki; sanki cennete girmişim gibi hissediyordum. evin içi bile şu an çok farklı kokuyordu, havası bile farklıydı. sanki balta girmemiş ormanlardan evimin içine temiz hava pompalanıyormuş da, pompalanan temiz havayı kaçırmak istemiyormuşum gibi derin derin nefes alarak evin içini turlayıp durdum ve günler sonra nihayet yatağıma uzandım, gece lambasının ışığını açtım, içerisi biraz aydınlandı ve açık pencereden dışarı baktım. Dışarısı çok karanlıktı, iyiki de yolumu kaybetmemişim.
Evin merdivenlerini yavaş yavaş çıkarken düşündüm de; sanırım sırf parası için biriyle yaşayabilecek, tiplerden değilim. hele içinde merhamet olmayan biriyle, yakınlaşmakta sorun yaşıyordum.
hem, çok para sadece istediğini almanı sağlıyor, ama istediğin şey dokunulamayan bir şey olunca onu almanın hiçbir yolu yok.
tüm bunlar bir yana, oysa ben kendimi sırf para avcısı leş biri sanıyordum. ee hani işte paralı pullu bir adam buldum, daha ne istiyordum ki. yoksa aslında bunların hiçbir önemi yok. ben ne istediğimi bilmiyor muyum?
hayır yani ne istediğimi bilmesem bile, bence parayı seven biri olduğum için bu adama hayatımın sonuna kadar tahammül edip, günde bir posta karşılığında güzel güzel yaşayabilirdim. ama yapamadım, sanırım bundan sonra da yapamam.
demekki ben "zengin avcısı leş bir ibne" değildim, ben sadece "leş bir ibne'ydim o kadar. bunu da böylece öğrenmiş oldum.
Merdivenler biterken anahtarı çıkarıp yavaşça kapıyı açtım ve evime girdiğim anda rahatladım. sanki yıllardır hapisteymişim de özgürlüğüme kavuşmuşum gibi hissediyordum. Allahım evim ne kadar da güzelmiş, ne kadar da seviyormuşum ben burayı böyle.
Oysa daha bir kaç gün önce evden çıkarken, bu sikindirik evden, varoşun dibinin dibi olan bu mahalleden kurtulacağımı düşünüp mutlu oluyordum. Şimdi ise, adamın köpek kulübesinden bir kaç kat büyük olan evime döndüğüm için şükr ediyordum. her şeye dönüp ikinci defa bakıyordum, adeta tüm bu sikindirik ıvır zıvır şeyler gözüme kutsalmış gibi geliyordu. Oysa bildiğin göt kadar ev ve ikinci el alınmış eşyalardan ibaretti her şey.
ama yok, ev gözüme önceki halinden o kadar farklı bir güzellikte görünüyorduki; sanki cennete girmişim gibi hissediyordum. evin içi bile şu an çok farklı kokuyordu, havası bile farklıydı. sanki balta girmemiş ormanlardan evimin içine temiz hava pompalanıyormuş da, pompalanan temiz havayı kaçırmak istemiyormuşum gibi derin derin nefes alarak evin içini turlayıp durdum ve günler sonra nihayet yatağıma uzandım, gece lambasının ışığını açtım, içerisi biraz aydınlandı ve açık pencereden dışarı baktım. Dışarısı çok karanlıktı, iyiki de yolumu kaybetmemişim.