-->

30 Aralık 2017

yalanlar yalanlar yılanlar. yalancılar.

Hayatımdan yalanı çıkardığım şu bi kaç yıldan bu yana her şey çok daha iyi gidiyor. Kimseye yalan söylememek zorunda olmak muhteşem bir duygu. Ne pahasına olursa olsun doğru söylemek ve elinden kayıp giden her şeye rağmen dürüst kalmak için çırpınmak harika bir his.

Üstelik yaşamın ta içindeyken, yani soluk soluğa ve bazen sürekli akn revan içinde kalan bir ruh haliyle yaşarken bile tek çabamın bu olmasından da gurur duyuyorum.
Bunun "en sevdiğim yanlarından biri" olduğunu geçen gün Cadı'da "her şeye rağmen sadece doğruyu söylemen çok güzel. bu huyunu seviyorum" cümlesiyle söyledi.
Sanırım bugüne kadar duyduğum tüm iltifatlardan ve bundan sonra duyabileceğim tüm güzel cümlelerden daha iyi hissettirdi.

Zaten 24 yaşından sonra yalan söylemek zorunda olmayacağım bir hayat kurguladım ve 28 yaşına girdiğimde ise artık yalan söylememi gerektirecek hiçbir şeyin hayatımda kalmadığı bir döneme girmiştim.
Çünkü 28 yaşında, eşim "ayrılalım" dedi ve ben de karşılığında "olur. ayrılalım" deyince ayrılmış olduk.
Hayatımda kırmamak için bile olsa yalan söyleyebileceğim kimse kalmayınca, doğru söylemeye kendimi iyice alıştırdım ve öyle de yaşamaya başladım.

Artık hayatıma girecek insanların yalansız olmalarına veya en azından bana hiçbir zaman yalan söylememeleri gerektiğini en basit ve yalın dille söylüyordum ve söylemeye de devam ettim. Tüm söylemlerime rağmen zamanla çoğuyla yalan söyledikleri için yollarımız ayrılsa da, en azından başka bir zaman, başka bir yerde karşılaştığımızda bana yalan söylememesi gerektiğini biliyor ve öyle davranıyorlardı. Hâlâ da öyle davranıyorlar.

Ama öte yandan yalan söylemeden yaşamak da çok zorlu oluyor. Çünkü tartışmalar uzayıp gidiyor ve karşındakine, olayın doğrusunu anlatarak "yalan söylüyorsun" dediğinizde ortalık iyice karışıyor.

Hele bir de bazen insanlar size, kendileri hakkında ne düşündüğünüzü sorduğunda; yalancı olduğunu, geçimsiz olduğunu, bencil olduğunu, kötü biri olduğunu söylemek hiç güzel değil. Üstelik "peki ben yalancıysam, neden benimle arkadaşlık yapıyorsun" diye sorduklarında "çünkü yalanlarının benimle alakası yok ve dikkat edersen seninle ilişkimizin boyutu çok derine inmiyor. sadece birbirimizi arkadaşlık bağı altında kullanarak yalnızlığımızı gideriyoruz. hem bu senin hayatın, bana yalan söylemediğin müddetçe umrumda da değil. nasıl yaşaman gerektiğini, nasıl ayakta durman gerektiğini kendince kurgulayıp öyle yaşamaya alışmışsın. yani, yalanların da sadece seni ve söylediğin insanları ilgilendiriyor. beni değil." diyorum.
küçük bir şoktan sonra yine iletişimimiz devam ediyor, tabi çoğuyla eski frekansı yakalayamıyoruz ve bunu çok da önemsemiyorum. çünkü doğruyu duymak isteyen onlardı. bana yalan söylemedikleri müddetçe, kime ne söyledikleriyle de ilgilenmemeye devam edecektim.

Bu olanları göz önüne alıp, bazen yalan söyleyerek yaşamanın daha kolay olduğunu düşünsemde, aslında doğru söyleyerek ve dürüst davranarak yaşamanın daha basit olduğunu, başımın hiçbir zaman ağrımayacağını da yaşayarak görüyorum. Zaten hayatı komplike hala getiren, işleri karıştıran tek şey yalanlarımızdan başkası değil. Oysa hayat çok basit. Yani; ne pahasına olursa olsun sadece doğruyu söyle, yaşarken zigzag yapma. Tek yapman gereken bu. Gerisi çorap söküğü gibi geliyor.
Hatta sen doğru biri olduğun için çevrendeki insanlar da sana hiçbir zaman yalan söylemiyorlar. Böylece doğruluğu (sadece seninle iletişimlerinde olsa bile)kendi çevrene de yaymış oluyorsun.

Doğruluk falan derken, bu konudaki takıntım yüzünden okulda da zorluk yaşamıyor değilim. Çünkü sınav notlarını, arkadaşlık bağı altında değil de, para karşılığı vereceğimden emin olduklarından bu yana kimseyle fazla muhabbet edemiyoruz. Bir kaçı bazen adım atıp yakınlık kuruyor ama aradan 1-2 gün geçtikten sonra konuyu ders notlarına getirdiklerinde "bu konudaki tavrımı biliyorsun" cümlesiyle açıklığa kavuşturduğumda, önce ciddi olmadığımı, espri yaptığımı sanıyorlar, ama sonrasındaki konuşmalarımızda "valla paraya ihtiyacım var, bu yüzden notları da parasız vermeyi düşünmüyorum" dediğimde iyice bozuluyorlar.

Çünkü, arkadaş olduğumuz için notlarımı paylaşacağıma o kadar eminlerki, böyle bir cümle duyduklarında hemen şok geçiriyorlar. ki bu da sikimde değil. Gerçekten paraya ihtiyacım var ve hiçbir şekilde not paylaşımını parasız yapmayı düşünmüyorum.
Ayrıca sırf ders notları için arkadaşlık kurmaya kalkışmaları da iğrenç bi durum.
bilmiyorum belki de ben çocuklarla çocuklaşmış olduğum için şu an bu durumları yaşıyor olabiliriz.

Sınıf konusu açılmışken, sınıftaki bir kaç kızın ibne olduğumu öğrenmiş olmalarından sonra beni sadece seks yapılacak duygusuz bir eşya olarak görüyor olduklarını, başkalarıyla yaptıkları konuşmalardan anladım.
ve bu anlayışlarının sadece bana karşı değil, genel olarak eşcinselliğe bakış açılarıyla alakalı olduğunu da çok geçmeden kavramış oldum. Çünkü vize döneminde beraber ders çalıştığımız birine, whatsapp'den "selam, bakıyorum da Hayat Erkeği'nin gey olduğunu öğrendikten sonra hep onunlasın, hiç ayrılmıyorsun :)))" diye yazmışlar. bunu öğrendiğim gün çok üzüldüm ve akşama kadar canım sıkkın bi şekilde gezinip durdum.

Akşam saatlerinde bu konu üzerine düşününce ise, bu bakış açılarının benimle değil, onların kendilerini konumlandırdıkları dünyadaki yerleriyle alakalı olduğunu anlayıp rahatladım.
Evet, onlar, kendilerini et yığınından başka bir şey olarak göremiyorlar. Onlar zavallı kötü insanlar ve ilk fırsatta ağızlarına dolu dolu iyilik sıçacağım.

Zaten kızlardan birinin eski erkek arkadaşı geymiş ve sanırım onu bir erkekle aldatmış olmasının verdiği kuyruk acısı derinlerde bi yerde hâlâ devam ediyor. Dolayısıyla böyle cümleler kurmuş olmasını normal görmeden edemiyorum.
Gerçi kızın tipine baktığımda, aldatılmayacak bir tipi de yok gibi. Üstelik faulleri benimkiyle eşdeğer uzunlukta, bıyıkları da sürekli terliyor ve bu yüzden birileriyle oturduğu zaman her 15-20 dakika da bir eliyle bıyığını silmek zorunda kalıyor. Sarıya boyattığı güzel saçları var ama ne yazıkki faullerini uzattığı için, çakma sarışın olduğu fzlasıyla belli oluyor. İzmir'den çıkan tek çirkin kız da o olabilir. Üstelik yeni erkek arkadaşının onunla ayrılmasındansa, erkek arkadaşının ölmesini daha normal buluyor. Ölsün daha iyi diyor.

Yurtkur'dan bana öğrenci kredisi çıktı ama ne yazıkki kefil bulamadığım için parayı çekemiyorum. Ortanca abimden kredime kefil olmasını istedim, sesi soluğu kesildi. Geçenlerde yine yazdım "tamam, ilgileneceğim" dedi ama hala tık yok. Aslında haklı da, sonuç olarak bağlarımız çoktan koptu, şimdi işim düştü diye yazmam pek hoş bir davranış değil.

Finaller'de yaklaştı. Bu hafta ilk sınavlar başlayacak ve toplam 2 hafta boyunca hayvan gibi koşturacağız. Umarım geçen ayki vize sınavlarım gibi olmazlar.
Zaten o sınavlardan birinde tüm sınıf sıçınca, ders sorumlusu Kadın Hoca baya söylendi ve hatta yer yer sert bi dille fırçaladı da. Gerçi sınıfın aksine, sınavdan iyi not almıştım ama ufaklıklar yüzünden arada ben de payımı almış oldum. ama her şeye rağmen tavrı çok çirkindi ve bir ara patlamamak için kendimi çimdikleyip durdum. Çünkü ağzım bi açılsaydı artık kapatamayabilirdim ve bunun sonu daha kötü olabilirdi.
Ortam iyice gerilmesin diye hoca söylendiği müddetçe sustum ve o dersten çıkarken de, (her zaman yaptığımın aksine)ayağa kalkmadım. Bunu fark etmiş olunca, bana dönüp hafifçe baktı ve ben de ayak ayak üstüne atmış pozisyonumu hiç bozmadım.

Ertesi gün, onun dersine girmemek için, hemen yan küçük anfilerden birinde oturmuş, telefonumla oynarken bi anda kapı açıldı ve hoca içeri girip sınıfı boş görünce
-herkes nerede, neden sen yalnızsın?" dedi ve ben de
-hocam dersiniz yan taraftaki anfide, ben de dersinize girmemek için buraya geldim
-aaa neden?
-çünkü dün çok fazla söylendiniz ve kendi adıma söylemeliyim ki; bunu hak etmiyorum
-aa bak sen
-evet
-tamam, hadi kalk derse giriyorsun" diyerek beni aldı, sınıfa gittik.

Derste de konuyu açınca açtım ağzımı "hocam dün çok fazla söylendiniz ve bunu hak etmiyorum. üstelik ses tonunuz, kullandığınız kelimeler hiç hoş değildi size de yakışmıyordu. bu yaşıma kadar benimle bu şekilde konuşmasına izin verdiğim kişi sayısı çok azdır ve siz o gün tm sınıfa seslendiğiniz için bir şey demedim. hem zaten siz görevinizi yaptınız aylarca ders anlattınız, bizde sınava girip çıktık. bunun sonrasında siz de kağıtlarımıza göre notlarımızı verdiniz ve olay bitti" dedim.

Ben böyle diyince, hoca bozuldu ve bana karşılık;
-hayır efendim öyle olmaz!
-niye olmasın hocam? sınıfın kapasitesi bu. zaten hiçbiri okulu ciddiye almıyor. ki derslerini ciddiye alabilecek kapasitede insanlar olsalardı burada olmazlardı. ki hepsi hukuk okumak istediklerini söylemelerine rağmen aldıkları puanlar belli.
-öğrencilerim için böyle konuşamazsın
-ama doğrusu bu hocam. kapasiteleri yok ve yapamıyorlar. kapasiteleri olsa daha iyisini yaparlardı ve siz de kağıtlarda bunu görmüş olacaktınız" diye karşılık verdim.
Tabii o anda bütün sınıf ve hoca bana kinle bakıyordu. Doğrusu sikimde değildi ve arada kaynamaya hiç niyetim yoktu. Yani sıfır çekmiş veya 10-15 puan alıp hala pişmiş kelle gibi sırıtan aptallar yüzünden fırçalanmayı hak etmiyordum. Bu yüzden hoca biraz daha kendi savunusunu yaptı, bir şeyler söyledi ve sonra ben karşılık vermeyince de ders anlatımına geçti. Böylece içimde kalmış olanı, ertesi gün söylemiş olarak rahatlamış oldum.
Sonraki günlerde de hoca sürekli bana bu konuyla ilgili laf soktu durdu ama gülüp geçtim. Zaten olanlarda geçip gitmişti.
Umarım bu sınavlarda iyi puan alırlar da, salak ve aptal olmadıklarını ispatlamış olurlar. Bakalım artık.

Şimdi finaller yaklaşırken, içimdeki inek yine ortaya çıktı ve kütüphanedeyim. Zaten bu sabah da henüz kütüphane açılmadan kapıdaydım ve benim gibi onlarca kişi daha kuyruktaydı. Kapı açıldığı gibi içeri hücum edip, masaları kapıp hayvan gibi çalışmaya başladık.
Umarım herkes emeklerinin karşılığını fazlasıyla alır. Allahım benimkini çok çok daha fazlasıyla ver amin.


2 yorum:

  1. Hakikaten dedin mi? Sınıfın kapasitesi düşük diye adfnmkş
    Bir de sınıf ve hoca bana kinle bakıyor dediğin yerde harbi koptum.
    Ama yine doğrucu davutluk düşündüğünden daha zordur bu sosyal hayatta. Bizim sınıfta mizah duygusunun olduğunu düşündüğüm kişiler hocanın saçma esprilerine aşırı kahkahayla güldükleri zaman onlara bunu söylediğim zaman sırf yalakalık için yaptıklarını söylemişlerdi. Hakikaten de öyleydi. Hoca o çocuklatın özelliklr notlarını şişirirdi. Umarım hoca sana takmaz.

    YanıtlaSil
  2. Blogunu birkaç senedir okuyorum. Baktığım başka bloglar içinde kendini en olduğu gibi anlatan sensin. Anlatırken kasmayan bir tek sen varsın.

    Burası günlüğün gibi biliyorum ve yazmaya devam etmeni istiyorum. Her zaman gizli kal, bizler kim olduğun hakkında düşünürken sen özgürce yazmaya devam et.

    Sevgiler.

    YanıtlaSil

düşüncelerini kendine saklama, benimle de paylaş.