-->

30 Kasım 2017

sınavlar. ibneliğin gıybet değeri. parasal mevzular ve dididididiğer şeyhler

Sınıftaki çocuklarla yaşlarından ve yaşlarına bağlı ergenlik muhabbetlerinden dolayı fazla içli dışlı olmamaya çalışsamda, aradan geçen 2-3 aylık süre içerisinde, mecburen biraz samimi olmaya ve aradaki köprüleri iyice kurmaya başladık.

Açıkçası daha önce, çoğunun "salak" olduğunu düşündüğüm ve beni de bu salaklıkları içerisine çektiklerinde, kendimi onlara kaptırıp zamanla aralarında boğulacağımı, bildiğim için yaklaşmıyordum. Ama tabii geçen bu süre içerisinde yanılmadığımı görmeme rağmen, içlerindeki iyi tarafa odaklanınca, salaklıklarının bi önemi kalmadı. Gereksiz muhabbetlerinden ise birazcık da olsa uzak durarak kendimi kurtarmayı seçtim.
Hem zaten hangimiz salak değiliz ki? ve hepimiz salakken, neden salakları dışlayıp ötekileştirelim ki?

Dediğim gibi, salak da olsalar, salaklık, sonuç olarak onların iyi çocuklar olmalarına engel bir nitelik değil. çünkü salaklık ayrı, iyilik ayrı iki su'dur. Beraber akar ve hiç karışmazlar. Bu yüzden bazen iyilik, salaklıkla bile karıştırılır ve karıştırılmaya da devam edecektir. Sürekli kötülük yapanlara bile iyilikle karşılık verince, çevremizdekilerin samimiyet dağının arkasına saklanıp, kibirlice söyledikleri o "üff salak mısın sen, o sana şöyle böyle yaptı ama sen hâlâ iyilik yapıyorsun" cümlesi de bunun imzası niteliğindedir.
Bu çocukların da içlerinde iyilik var ve o iyilik, onlara yaklaşmama bahane oluyor. Çünkü dünyayı iyilik kurtaracak ve gerçek bir kötüye bile iyilik yapmakla değişecek her şey.

Doğrusu ilk adımı onların atmalarını beklemek ve onlar iletişime geçmedikçe ben çok fazla iletişime de geçmiyorum. Ama tabii sınıf ortamında ayrı. Çünkü genel olarak sınıfın abisi gibi değil de, sınıftan biri gibi olmaya, yaştaşları gibi görünmeye ve davranmaya çabalıyorum. Bunu başarıyorum da. Ki tipimden de, yaşım hiç belli olmayınca, onların arasında hiç de 30'larında biriymişim gibi sırıtmıyorum.
Bu çabalarımı yanlış anlayıp, aradaki köprülerin sik ve taşaktan oluştuğunu sananlar çıkmıyor değil, ama iki üç cümle sonra, çıktıkları deliği tersten gösterecek şekilde onları bozunca düzelmiş oluyorlar.
Bazen böyle davranmak zorunda kalıyorum. Davranmalıyım da. Aksi takdirde, 18-22 yaşındaki insanların fokurdayan hormonlarına uymak, benim gibi yaşlı biri için pek keyifli olmuyor.

Tüm bunlara rağmen çok kastığımı söyleyemem. Hatta onların aksine "ben daha rahatım" desem yeridir. Ama tabii nerede rahat olmam ve nerede ne yapmam gerektiğini onlardan daha iyi bildiğim için, kırdığım potların sayısı, onlarınkinin yanında SIFIR kalıyor.

Bir çoğunun ailesinin maddi durumu iyi ve bu maddi iyilik, onların gelecek korkularını çoktan törpülemiş bile. Yani henüz "bi baltaya nasıl sap olunur"u bilmedikleri ve hatta bunu hiç düşünmedikleri için ailelerinin dürtüklercesine yönlendirmesine açık bi şekilde yaşayıp gidiyorlar.
Hatta "anne babalarının zoruyla adalet okumaya gelmişler" desem yeridir.

Bu zorlamanın sonucu olarak, bir kaçı henüz arkadaş ve aile çevresine "adalet okuyorum" diyemediği için, "hukuk okuyorum" diyerek günlerini geçiriyor. Adalet okuyor olmak, onlar için bir eziklik göstergesi.
Aileler de çocuklarından hicap duyuyorlar galiba. Sonuçta bir savcının, hakimin bla bla'nın çocuğunun, babasının veya annesinin izinden gitmemiş olmasından utanç duyuyorlar. Belki de kendi sığ dünyalarınca, duymakta da haklılar.
Ama ne olursa olsun, babalar ve annelerin, kendilerine benzeyen çocuklar yetiştirme takıntısı, yüzünden bu çocukların geleceği mahvolacak diye düşünmekten de kendimi alamıyorum. bu durum kimin umrunda onu da bilmiyorum.

Çünkü okumuş, bir yerlere gelmiş ve modern hayatı benimseyerek toplumda söz sahibi olmuş yetişkinlerin, ayna karşısında kendilerini izleyip, Gepetto amca misali çocuklarını odun olarak görüp yontmaya kalkışmaları, pek hayra alamet değil.
Acaba tahsil cehaleti alsada, eşşeklik gerçekten baki mi? Üstelik bu eşşekler, mahkeme salonlarında insanları millet adına hukuki olarak yargıladıktan sonra, cezalandırıyorlar da. Veya bazıları gibi, mahkeme salonlarında suçlunun, suçsuz olduğuna dair savunusunu yapıyorlar. Veya savcı vasfıyla bir olayı araştırıp, delillere ulaşmaya çalışıyorlar. Gerçekten ulaşabiliyorlar mı?

ailelerin, çocuklarına sahip çıkmalarını güzel bir davranış olarak görsemde, bu tür bir zorlamada bulunmakalarını kafam almıyor. Hatta öyle bir zorlamaki, ailelerden bazıları çocuklara, eğer derslerden kalmadan sınıfı geçerlerse araba alma sözü bile vermişler. Yani ortada büyük paralar dönüyor KÂMİL!!!

Araba alma sözlerini ve diğer, şeyleri duyunca boş kalmayı kendime yakıştıramadım ve bu yüzden, onları sınavlara hazırlama önerisi olarak, tüm notlarımı toparladım, ders başına 100 TL'ye satışa çıkardım. Ama hiçbiri almadı. PİÇLER!!!

Buna rağmen, sınav günü içim el vermediği için, sınavda çıkabilecek sorulardan bazılarını söyledim ve gerçekten de sınavlarda o sorular çıktı. Hepsi notları parayla satmama kızsalarda, sınavda çıkabilecek soruları söyleyip onları çalıştırmış olduğum için sevindiler, sınavdan önce takındıkları düşman tavırlarını da yavaş yavaş bıraktılar.

Bugün ise 5-6 sınavın sonucu açıklandı. Tabiiki eşşek gibi çalıştığım ve kütüphane köşelerinde sabahladıktan sonra sınavlara girdiğim için beklediğim notları aldım. Sınıfın geri kalanının çoğu ise geçme notlarını bile alamamışlar. Bu yüzden bugün sınıfa gelenler arasında biraz gerginlik vardı. Bana da biraz düşman gözüyle bakıyorlardı ama açıkçası sikimde değil.

Sonuçta notların tamamını, onlar bana para vermeyince, paylaşmadığım için suçlu ben değilim, çalışmadıkları için onlar suçlu. Hatta derslere gelmedikleri için de, haftanın sadece bir günü derse gelmelerine rağmen not tutmadıkları için de onlar suçlu. Tabii sürekli barlarda gezip, barlar kapanınca yarım kalan eğlenceyi evlerinde devam ettirip, öğlen uyandıkları için de yine onlar suçlu.

Bu yüzden tavırlarını çok iplemedim. Çünkü onların bar köşelerinde 1 gecede harcadığı paraları, ben kazanmak için 1 hafta götümü yırttım. Boş zamanlarımda diğer sınıfların derslerine girip, sürekli ne olup bittiğini anlamaya çalıştım. O yüzden not karşılığında para istemeye hakkım vardı. Onların ise bana surat asmalarına hakları yoktu. Haklı olduğumu bilmek, içimi rahatlattı ama bir çoğunun normalden de daha kötü not almış olmasına üzüldüm. Tabii benimle ilgili olmaması ve bunun sadece onların kendilerini ilgilendirmesinden dolayı, yorum yapmadım.

Öte yandan tüm bunları bi kenara bırakırsak, bugün bir kaçı gelip yine notlar, dersler falan filan konularını açtı. Ben de cevap olarak "aslında geç kalmadınız. sonuçta bunlar ilk sınavlarımızdı ve bu sonuçların sadece % 30'u alınacak, finallerin ise % 70'i alınıp puanlama yapılacak. yani dersi geçip geçmemeniz final sınavlarına bağlı. eğer şimdi oturup çalışırsanız yine geçme şansınız var. ama çalışmazsanız, okula servisle gidip gelmeye devam edeceksiniz" dedim. ahahahaha sonunda da güldüm :) ve ekledim "olum ders başına bana 100 TL vereceksiniz ve ilk dönem sonunda da aileleriniz arabalarınızı alacak" dedim. hepsi güldü. piçler ya :)

bu açıklıkta iletişime devam ettiğimiz için onlar da mutlu oldular ama para vermeye yanaşmıyorlar. açıkçası ben de not vermeye yanaşmayacağım. ya insan gibi okullarını okurlar, ya bana para verip derslerini geçerler, ya da derslerini geçemeyip kredi başına 330 TL okula ödeme yaparlar ve üstelik araba sahibi de olamayacaklar. her halükârda karar onların, ben zaten burdayım ve derslere sike sike çalışmak zorundayım.

öte yandan benim şu ibnelik tarafımı da sınıfta bilmeyen kalmadı. baktım geçen kendi aralarında kikirdeşiyorlardı. bu yüzden bir kaçını ayrı ayrı gruplar halinde kenara çektim ve "bakın, sadece kadınlardan hoşlanmıyorum. hayatımda erkekler de oluyor ve hep oldular da. eğer bu konuda aklınıza takılan bir şey varsa açık açık konuşalım. sonuçta utanılacak bir şey yapmıyorum ve ne yaptığımı bilerek yaşıyorum. hayatımın tüm kontrolü bende. eminim sizin de çevrenizde veya ailenizde ibne birileri vardır. o yüzden uzaydan gelmişim gibi davranmayın. arkamdan da konuşmayın. bu konuda ve genel olarak kafanıza takılan ne varsa açıklıkla sorabilirsiniz. aklım yettiğince, dilim döndüğünce cevaplarım." dedim.

Böyle böyle kenara çekip konuşunca düzeldiler ve hatta biri "en yakın arkadaşının gay olduğunu, diğeri çocukluk arkadaşının trans olduğunu ve hatta, ameliyat parası için yardımda bulunduğunu, diğeri aile çevresinden birinin ibne olduğunu" söyledi. sınıftaki kızlardan biri de, lisedeki yakın arkadaşlarından ikisinin lezbiyen olduğunu, bir başka kız ise, eski sevgilisinin ayrıldıktan sonra biseksüel olduğunu öğrendiğini söyledi. hatta çocuğun ailesi, falan filan herkes biliyormuş çünkü evlerinde başka bir çocukla yatakta yakalandığı için kızılca kıyamet kopmuş ama sonrasında olay bir daha konuşulmamak üzere kapatılmış.
Tabii diğerleri de konulara girdi ama çok iplemedim. Sonuçta çevrelerindeki insanlar onları ilgilendirirdi ve doğrusu, çevrelerinde benim gibi birileri var diye beni de normal olarak kabullenmeleri çok da hoş değil. çünkü normal görünmek için, bir başka normale ihtiyacım yok. bunu anlamaları uzun sürecek. ama anlayacaklar. bir gün.

bu gerek tekli ve gerek gruplu konuşmalarımdan sonra benimle olan muhabbetleri normale dönünce, iletişimimiz daha sağlıklı oldu ve hatta bende eskiye nazaran daha çok rahatladım diyebilirim.

bazen beni yalnız yakaladıklarında "abi nasıl oldu? ilk nasıl hissettin, ne zaman hissettin, ne zaman oldu?" gibi yaşlarına yakışır saçma salak sorular soruyorlar ama hepsine gülerek cevap veriyorum.
çoğu, geçmişimde (çocukluğumda falan) tecavüze uğradığım için veya kötü bir olay yaşadığımı düşündüğü için, bugün götümü siktirdiğimi veya göt siktiğimi sanıyor. (bu zaten toplumun genelinin bakış açısı)
geçmişimde kötü bir şeyin olmadığını ve erkekleri de sevdiğim için onlarla beraber olmayı tercih ettiğimi, bunun hoşuma gittiğini, sevdiğimi söylüyorum.
bu cümlemden sonra, onlara bekledikleri cevabı vermemiş olduğum için suratları "acaba bizden de hoşlanıyor mu ve sikmeye kalkışır mı" adında bir ifadeye bürünmüyor değil.
bunu anladığım zaman gülümseyip başka konular açıyorum ama çok geçmeden konumuz yine ibnelik mevzularına geliyor. bu konuda meraklarını gidermem imkansız. umarım götlerini siktirmeye veya etkek götü sikmeye kalkışarak, meraklarını gidermeyi tercih etmezler. çünkü bir sefer bir erkekle beraber olunca, bir daha vazgeçilemiyor. erkek bedeni, uyuşturucu gibidir. tadan kişi de bağımlılık yaratır..

Sadece sınıftakiler değil, okulda muhabbet ettiğim insanların bir çoğu da artık ibne olduğumu biliyor. doğrusu bilip bilmemeleri de beni ilgilendirmiyor. ama bir çoğu hem kadınlara, hem erkeklere, yani 23'ünden gün almış herkese yürüdüğümü, yürüyeceğimi biliyor. bazıları normal gündelik konuşmalarımız arasında öğrenirken, bazıları ise kulaktan kulağa öğrenmiş. bazıları ise aşk acısıyla yanıp tutuştuğunda gelip benden tavsiye istediğinde öğrenmişlerdi.

hatta bunlardan birine, tavsiye de bulunurken "açıkçası, uzun zamandır kadınlarla aşk meşk konularına girmedim. sadece arada seks yaptığım oluyor. ama erkeklerle aşk yaşayan biri olarak söyleyebilirim ki; birini seviyorsan uzatma. sevdiğini söyle gitsin. içinde tutarak, bi bok olmuyor. kadınlara dönecek olursak; zaten sevildiğini duymaktan başka hiçbir şey için yaşamıyorlar. seviyorsan git konuş. peşinde koş. eninde sonunda dönüp sana bakacaktır" gibi cümleler kurmuştum. bu salak ona yürüdüğümü sanıp tırsmış. Ertesi gün ise ortak arkadaşımız olan Karpuzcu'ya gidip "olm bu bana erkeklerle olduğunu söyledi, galiba bana yürüyor" gibilerinden cümleler kurmuş. Karpuzcu'da ona, beni yanlış anladığını ve öyle bir amacımın olmadığını söyleyerek, bunun ağzının payını vermiş.

Hayır bi de bu Sivilceli Çirkin mal herif, yakışıklı olsa, konuşması düzgün olsa, her iki cümleden birinde etrafa tükürük saçmasa, gülüşü güzel olsa, yüzünde hiç osbir sivilcesi olmasa, yürüyüşü düzgün olsa, dişleri sarı ve çarpık çurpuk olmasa, tipi yakışıklı olsa (ki bu en önemlisi )zeki ve çalışkan olsa yürürüm de. değil.

Hatta sadece zeki olsa yine yürürüm. ama değil. değil. değil.
aptalın teki ve üstelik tüm fiziksel ve ruhsal çirkin özelliklerine rağmen kendini dünya tatlısı sanıyor.
zaten Karpuzcu, çocuğun ona yürüdüğümü sandığını söylemesinden 1 dakika önce ben, çocuğun hal ve hareketlerinden dolayı tırsmış ve Karpuzcu'ya "ya bu çocuk çok mal birine benziyor. garip gurup hareketleri var. bununla fazla muhatap olmasak mı" demiştim ve Karpuzcu'da bu yüzden "o da senin ona yürüdüğünü sanmış. biraz homofobik biri olabilir. kanka iyisi mi çok muhatap olma" deyip, konunun detaylarını anlatmıştı.

hayır bi de ben normalde sadece başımla selamlaşmama rağmen, her karşılaşmamızda, o gelip tokalaşıyor ve hatta yanak yanağa öpüşmek için de atak yapıp öpüyordu.
hayvan herif o günden sonraki öpme ataklarına hiç karşılık vermedim ve hatta öpmesin diye de yalandan tokalaşırken sürekli öksürük tutmuş gibi numaralar yaptım. çok şükür artık bi yerde otururken o geldiğinde ya tokalaşmamaya, ya da uzaktan tokalaşmaya çalışarak geçiştiriyorum.
ama tabii, bizim 4 kişilik grubumuzda henüz onu seven kimse olmadığı için onu yavaş yavaş gruptan da dışarı atmaya başladık. Geçen Ayakkabıcı'ya da bu çocuktan hoşlanmadığımı ve o gruba geldiğinde her defasında görmemiş gibi yaptığımı söyledim. O da "ahahaha ben de sevmiyorum" dedi ve tam o anda çocuk çıkıp geldi. İkimizde arkamızı döndük ve sanki görmemişiz gibi yaptık. Sonra o gelip zorla muhabbete girmeye çalıştığında da sorduğu hiçbir şeye cevap vermeyip, sanki aramızda şiddetli bir tartışma varmış gibi yaparak konuşmaya devam ettik. Çocuk da bir kaç deneme daha yaptıktan sonra çekip gitti. O gidince biz de kahkaha atarak güldük. Yağlarımız eridi. İçim bi hoş oldu. ohhh.

Tüm bu sik-sok'ları geçip, geçim derdime geri dönecek olursak:
Hazır sınavlar bitti ve notlar yavaş yavaş açıklanmaya başlamışken, sınıf arkadaşlarım da kötü notlar aldıklarını görmüşken, şimdi de aklımda, Final'lerden önce onları çalıştırıp, ders başına 100'er TL'lerini cebime indirmek var. Yani anlayacağınız ceplerindeki 100 TL illaki benim olacak. Başka çıkarı yok.
Zaten para kazanabilecek farklı bir çözüm yolu da bulamadım. Çünkü tarlada ırgat olarak çalışmak da bi yere kadar. Garson olarak, komi olarak, ıvır zıvırcı olarak günlük 11 saat mesai karşılığında 40 TL'ye götüm torba oluncaya kadar çalışmak da, canıma tak etti.
En rahat para kazanma yöntemi olarak, bildiğim bir şeyi yaparak para kazanmak ve bu arada benim de öğrenmem en temizi.
Bakalım onları, bana para vermeye ikna edebilecek miyim? Edemezsem, hep beraber oturup ağlarız gülünecek halimize. Başka çaremiz yok. Sonuç olarak onlar arabasız kalır, ben parasız.


2 yorum:

  1. Sınavların için tebrik ederim. Sanırım oldukça iyi geçmiş. Notları parayla satmak aklına nerden Geldi:) aslında çok mantıklı. Keşke ben de öyle yapsaydım. Dönem bıyunca yüzüme bakmayan kişilerin sınav haftasında sırtlan gibş yaklaşmasına oldukça iyi bir cevao olurdu:) ama notlarını bir kişi alsa zaten fotokopiyle herkese dağılır o. Benim notlarımı arkadaşıma çekmesi için vermiştim. Nalet ozalitçinin parayla notları sattığını öğrenmiştim. Sen sen ol. Üniversitenin ozalitçisinde notları çoğaltma. Haberin olmadan direkt kaydedip satıyorlar

    YanıtlaSil
  2. onlar derslere gelmeyip sürekli not istiyorlardı, bende sürekli parasız kalınca direkt aklıma geldi.

    notları alıp çoğaltmaları sorun değil. dürüp götlerine bile sokabilir veya dürüp siklerini dürdükleri kağıtlara sokabilirler :)))

    sen ne okudun?

    YanıtlaSil

düşüncelerini kendine saklama, benimle de paylaş.