-->

16 Kasım 2017

iki deli bir araya gelmemeliydi

Geldiğim bu okulda çok farklı insanlar var. Hepsinin yaşantıları, yaşanmışlıkları, yaşamak istedikleri, hayata bakış açıları, kişisel duruşları ya da duramayışları, sandalyede oturuşları, yürürken tökezlemeleri ve savurmuşlukları.
Hepsi birbirinden çok farklı ve bu çeşitlilik çok hoşuma gidiyor.

Hoşuma gittiği için de, buraya ilk geldiğim günden bu yana durmadan yeni insanlarla tanışıyordum. Tanıştığım her insan da beni hayran bırakan bir yaşanmışlık, farklı bir duruş arayıp duruyordum ve bu yüzden olabildiğince çok insanla tanışıp, hayata nasıl baktıklarını, neyi nasıl ifade edeceklerini, ettiklerini görmek, gözlemlemek zorundaymış gibi günlerimi geçiriyordum. 
Çünkü yaşanmışlıklarını dinledikçe, başlarından geçen iyi veya kötü olayları onların kendi ağızlarından dökülen kelimelerle birinci ağızdan duydukça hayranlığım artıyor veya azalıyordu. 

Bu sürekli tanışmaların birinde ise, karşımdaki kadının da benim gibi olmasından dolayı şok yaşayınca kendime geldim. ne yapıyordum ve hatta o da, ne yapıyordu? ya da ikimiz için söylemek gerekirse; ne yapıyorduk böyle? 
kendimize ve çevremizdekilere nasıl davranıyorduk. 
çevremizde bulunan ve yeni tanıştığımız insanlara göre kendimizi konumlandırdığımız yer birer gözlemci, tanıştıklarımız ise birer deney faresi gibiydiler.

bu tanıştığım kadın, farkında olmadan bana bunu fark ettirdiği an kendimden tiksindim. midem bulandı kendimden. çünkü ben ve ona göre; tüm insanlar birer deney tüpü içindelerdi de, biz onları izlerken dinliyor gibiydik. hatta sanki onlar insan değil de, birer gerçek fare'ydiler.

onlara gösterdiğimiz ve bize göre bu farkında olmadıkları "deney faresi" muamelesini hak ediyorlar mıydı? çok acımasız değil miydik? ne yapıyorduk, ne yaptığımızı sanıyorduk, ne boktuk ki, onlara farklarında olmadan böyle davranabiliyorduk? onları böyle konumlandırabilmiştik?

hayır, bu davranışımızı hak etmiyorlardı. Çünkü onlar insandı ve biz onlara çaktırmadan, yaşanmışlıklarını dinleyip, kendilerini de, kafamızın içinde kurgulamakta olduğumuz hikâyelerin kahramanlarına dönüştürüyorduk.

yani bizim çevremizde birer fare olmak mıydı onların görevi, yoksa arkadaşımız, dostumuz, sırdaşımız, nefret ettiğimiz biri, ya da gıcık kaptığımız sıradan biri, belki aşık olacağımız kişiler mi olmalıydılar? belki de kavga ettikten sonra arkadaş olanlardan olmalıydık onlarla, ya da aynı kişiden hoşlanan, aynı okulda okuyan sıradan insancıklar olmalıydık.

ama bunların hiçbir olmamıştık ve aksine, olma şansını da geri tepiyorduk. insanlar bizim için tanışıp, hayatları hakkında bilgi alacağımız konuşan ve nefes alıp veren birer objelerdi. 
onların yaşanmışlıklarını dinlemek ve kenara atmak, bizim tek acımasız amacımızdı. bunu hep yapıyorduk, yapmıştık. belki bundan sonra da hep yapacaktık.

sonuç ne olursa olsundu, ama şu an yaptığımız şey iyi değildi. içinde saf kötülük barındıran bir şeyler vardı. insanın, saf duygusallığını, o yıpranmışlığını dinleyip kıskananlardık. karşımızdakini ruhuyla, çıplaklığıyla, samimi hüznünü, içten sevinçlerini koklaya koklaya onu sömürüp, sonrakine geçiyorduk. 
oysa bunu yapmamalıydık, bunu yapacak kadar kötüleşmemeliydik, ama yapıyorduk.
biz kötü insanlardık. biz başkasının acısını dinleyerek, onun yaşanmışlığını sömürerek mutlu olan iki asalaktık ve işte tanışmıştık.

yaşı benimkine nazaran daha genç. yani benden 10 yaş kadar genç. ama 2 yıl önce 47 yaşında bir adamla evlenmiş bile. ailesi karşı çıkmış ama ailenin hükmü 18'inden sonra kime geçerdi ki? kocasını da bırakıp, işte bu okula, istediği bölümü okumaya gelmiş  güya.
saçları kıvır kıvır, sürekli sırıtkan bir ağızla gezdiği için ve her şeye her an gülmeye hazır olduğundan dolayı samimiyetsiz. renkli giyimi, uçlarda yaşayışının en büyük göstergesi. fıldır fıldır gözleri deliliğini biraz ele versede, delileri gözönünden kaldırıp onları yüksek duvarlı bahçelerin arkasındaki binaların içinde bir yerlere hapseden toplumda, iyi rol yaparak kalabalığa adapte olmuş gerçek bir deliyi kim fark edebilirdi ki?

bence delileri hastahane adı altında, hapishanelere kapatmak iyi bir fikir değil. tüm delileri salıverip, akılları hastahanelere kapatmamızın zamanı geldi de, geçiyor.
hem biliyor musunuz, gerçek deliler ve kötüler, kendilerini en iyi saklayan ve asla yakalanmayanlardır. yakalananlar ise, kendini saklayamayan cahil aptallardı. hastahaneler onlarla dolu ve bu aptallar yüzünden bize yer kalmadı.

bence o da hafif bir deliydi ve kendine hastane olarak bu okulu bulmuştu. ben de farklı değildim tabii ve kendime burayı bulmuştum. yeni şeyler yaşamak, yeni yaşanmışlıklar biriktirmek için burdaydım. yeni insanların hayatlarının içine zerk olmak için burdaydım. biz, iki hasta insan. farklı cinsiyetlerde, aynı kafada, aynı hastalıkla boğuşan ve hasta olduğunu kabullenmeyen zavallılardık.
ama ben onunla tanıştıktan sonra, hastalığımı kabullenmiştim. kabullenince iyileşmeye de başlamıştım ve 1 ay sonra ise, yani şimdiyse hastalığımın büyük bir kısmını atlatmış olduğum için bunları yazıyordum.

4 yorum:

  1. Hayat erkeği kyk açıklandı inşallah çıkmıştır

    YanıtlaSil
  2. sağ ol :) evet kyk çıktı :) az önce bavulumu topladım, inşallah yarın gidip kayıt olup yerleşicem.

    YanıtlaSil
  3. Ay cok sevindim her sey gonlunce olur insallah

    YanıtlaSil

düşüncelerini kendine saklama, benimle de paylaş.