-->

14 Eylül 2015

hayat'ın akışkan hâli

bazen aşkı porno filmlerden öğrendimi düşünüyorum ve belki de bu yüzdendir her seviştiğimle aramızda bir şeyler olacak sanmalarım.
belki de çoğumuz öyle öğrendik aşkı. oysa porno endüstrisi diye bir şeyin var olduğunu öğrendiğimde üzülmüştüm. yani ne bileyim işte, zaten üzünçlü bir şey bu. üzünülmeden de olmuyor.

biliyor musun, çocukluğumda ailemden hiç kimse bana seni seviyorum demedi. bunun aile bireyleri arasında söylenilmesi gereken bir cümle olduğunu bile çok geç anladım. iş işten geçmişti.

taciz edilmek güzel çocukların başının belası. bence hemen şimdi oturup, doğabilecek çocuklarınızın çirkin olması için diye dua edin.
ama çirkin de olsalar onları sevdiğinizi sık sık söyleyin. çok fazla dışlamayın. eğer sevgisiz bırakırsanız, eğer dışlarsanız, onları dışarda sahiplenip sevecek binlerce kişi var. bir çoğuyla şahsen tanıştım.

insanın içi salt kötülükle dolu, bunu kabullenemiyorum.
ama bence içimizde salt iyilik var. kabullendiğim tek şey bu. belki de iyi olduklarına inandığım için kimse bana bedensel bir zarar vermiyor.
hem zarar verseler ne olacakki, en fazla canım yanar. sonra canımın yanması da geçer. kalıcı olan hiçbir şey yok. yaşadığımız müddetçe sadece kendimiz kalıcıyız.

geçen aylarda bi arkadaşım gözlerimin içine bakarak "keşke sevgilim olmasaydı, seni kaçırmazdım" dedi. ona çaktırmadım ama canım fena şekilde sıkıldı, onunla görüşmeyi kestim, bir daha görüşmedim.

geçen hafta yeni tanıştığım bir adamla konuşuyorduk, hüzünlü bir şekilde uzaklara bakarak "keşke herkes senin gibi olsaydı" dedi. hüzünlendim.

internetten tamıştığım bi kadına kamerada show yaparken "sikin çok güzel, neden erkeklerle beraber oluyorsun ki" dedi. "seni mi sikeyim" dedim "evet" dedi. "istanbul'a gelince çocuk yapalım isterim" dedi. "tamam" dedim.
aşık olduğu bir adam var, adam onu bir defa sikmiş ve sonra bir daha beraber olmamışlar.
adam erkekleri sikmeyi sevdiği için kadına bir daha dokunmamış. ama arkadaşlıkları devam etmiş. kadın bana adamın nerede yaşadığını söylemişti. sonraki konuşmamızda adamın fotoğrafını da attı. adam dehşet yakışıklı biri. apışıp kaldım.
bir kaç gün sonra, beynimde bir şimşek çaktı. şimşek şöyle diyordu:
adamı gördün. nerede yaşadığını biliyorsun. eğer adam erkeklerle yatmayı seviyorsa Hornet profili vardır. bul onu.
adamı buldum. selam sabah derken biraz konuştuk. aklı fikri "seni sikeyim"de olunca, durmadan bu cümleyi kurdu.
kadının onu neden sevdiğini anlamadım. oysa adam sadece dehşet yakışıklı. duygudan yoksun ve kendini kaybetmiş.
adamı biraz sıkıştırdım ve konuyu benim yönlendirmemle, kadınlara kendisi getirdi. eskiden sevdiği bir kadın olmuş. "çok kırdım onu ve belkide onu kırmış olduğum için ilişkilerimde bir türlü dikiş tutturamıyorum" dedi. üzüldüm, ama iki dakika sonra kurduğu cümle yine "seni sikeyim" olunca, üzüntüm geçti. salt seks düşünmesi, o yakışıklılığını bile itici hâle getiriyor.
kadın onu sevdiği için 3'lü yapalım diyor. adam beni sikecekmiş, bende kadını. yatakta 3ümüz çok eğlenecekmişiz.
kadın adamı çok seviyor. onun için her şeyi yapmaya dünden razı. sırf ona biraz daha yakın olmak için beni ona ayartmaya kalkışması bile çok hüzünlü geliyor bana.
ama hepsinin ötesinde; kadının, benim adamla konuştuğumdan haberi yok. adamın da; bizim onun hakkında konuştuğumuzdan haberi yok.
olaylarımız henüz sanal olarak ilerliyor olduğu için ne olacak ben de merak ediyorum. kadına; bu sanal konuşmalarımızı yüzyüze tanışıncaya kadar pek ciddiye almıyorum" dedim. çünkü sanal da herkes atıp tutuyor, reel de ise herkes kocaman bir "pooooff"


geçen gün patates yahnisi yaptım. 3 gün yedim bitmedi. en son bittiğinde kalkıp 2 rekât şükür namazı kıldım.

başınız ağrıdığında saçlarınızı kestirin. ben öyle yapıyorum.
boğazım ağrıdığında da boğazımı kesiyorum. (şaka şaka, ilaç alıyorum)

bileklerimi kesmeyi hiç düşünmedim, ama bileklerini kesen arkadaşlarımın kanlarını çok gördüm. o kesilen yaraların tuz dökülerek nasıl da havalı hâle getirildiğini biliyorum. aynı arkadaşlarım ilerleyen yıllarda o yaraları açmış oldukları için çok pişman oldular ve bazıları estetik ameliyatla o yaraları kapattı, ama izleri ruhlarında kaldı. çünkü çocukken var olan ruhunuz hâlâ var, o hiç büyümüyor.

saçlarını kısa kestirmeyi seven başörtülü lezbiyen bir kadın arkadaşım var. geçen haftalarda ailesi onu pantolon giydiği için dövmüştü. ona "18'ine kadar sabret ve sonra aileni, tanıdıklarının hepsini gerinde bırakıp siktir ol git bi yerlere" dedim. üniversiteyi kazanmak için canla başla çalışıyor. yakında kafayı yiyecek. ama zaten ailesiyle de kalırsa kafayı yiyecek.

aile çok kötü bir şey. tüm ailelerden nefret ediyorum. lütfen dağılın.

ayak tırnaklarım yamuk yumuk. gittikçe bir orangutan'a dönüşüyor olduğumu düşünmeye başladım.
yaşlılık fikrini kim aklımıza soktu. niye yaşlandığımızı düşünüyoruz.
orangutan'ları çirkin oldukları için sevmiyorum. ama nedense orangutan ismini çok seviyorum. hatta içinizden bir defa sakince "orangutan" demeyi deneyin, siz de seveceksiniz.

kedi yavrularının ilk 6 ayı da çok tatlı. tıpkı insanlar gibi.

çikolatayı çok seviyorum. ama bazen midemi de bulandırıyor. belki de çikolata yerken porno filmlerdeki koca yarraklı siyah'ları düşündüğüm için olabilir. kafam karıştı zaten, emin değilim.

gazete okuyamıyorum. ama kitap alışkanlığım olduğu için kendimle gurur duyuyorum. bu ara Paul Auster okumaya başladım, iki kardeşin ensest ilişkisini anlattığı kitabı Görünmeyen'i görünür bir şekilde elimde taşıyorum. eğer olurda bi yerlerde karşılaşırsak selam vermeyi unutmayın.
aa bu arada sanırım şöyle yapalım, ben bundan sonra o günlerde okuduğum kitapların adını blog'dan yazayım, siz de o kitapla beni görürseniz gelip yanağımdan öpün. ama hiç konuşmayalım. sadece yanaktan öpüşelim yeter. birbirimizi anlarız.

yanaklarımın öpülmesini çok seviyorum. ama yanağımdan öpen pek kimse olmuyor. bazen kimse beni yanaklarımdan öpmediği için üzülüyorum. şimdi bu cümleyi yazarken de gözlerim doldu. ama ağlamayacağım, çünkü Hayat Erkek'leri ağlamaz.

salça'yı kaşıklayarak yemeyi seviyorum. nedenini anlamadım ama seviyorum işte, var mı diyeceğin.

blog tutmanın iyileştirici bir etkisi var. bu konu iyice araştırılmalı ve sonuçlar benimle acilen paylaşılsın.

herkes gibi bende kendimi çok önemli biri sanıyorum. ama aslında biliyoruzki bi bok değiliz. dünya hayatı büyük bir yanılsamadan ibaret. ölüm için gün sayıyor, ama insanlara kötü davranmaktan da geri kalmıyoruz. bu çok tuhaf geliyor bana. dünyada sadece ölüm gerçek. diğer her şey yalan.

allah'a inanmak beni mutlu ediyor. bazen allah'a inandığım için şükrediyorum. siz de şükreder misiniz.
lütfen.

chat sayfalarında profillerine Aktifim yazanlara uzun uzun yazıp, onları tavlıyorum. sanırım kafalarındaki erkekliklerini alt ettiğim için, kendi kendime içten bir şekilde gizlice mutlu oluyorum. bunun salakça olduğunu da düşünmeye başladım. ama ilişkilerimde pek a-p muhabbetleri yürümüyor. genelde yatakta kendi kendimize akıp geçiyoruz.

seks yapmak çok sıkıcı bir hale geldiği için 1 haftadır seks yapmadım. hatta 9 gün oldu galiba. bu benim gibi seks bağımlılığı olan biri için büyük bir başarıdır. tarihe not düşülsün.
neyseki sadece hoşlandığım kişilerle seks yaptığım için kendimden iğrenmiyorum.

bazen namaz kılıyorum. bir şey hissetmediğim için uzun bir süre ara veriyorum. sonra iyice sıkılınca tekrar kılıyorum ve iyice sıkılıncaya kadar tekrar kılmıyorum.
kıldığım zaman da sadece öğlen namazı kılıyorum. çünkü en çok onunla uyuşuyoruz. diğer namazlar çok dağınık.

eski porno izleme alışkanlığım geri döndü. günde bir kaç defa osbir çekmeden edemez hâle geldim. bunun sebebini düşünüyorum bu ara. sonra düşünürken bi bakıyorum yine osbir çekmeye başlamışım.

bazen saçma sapan insanlarla görüşmemek için osbir çekip sakinleştiğim oluyor. sanırım osbir çekme sebebimin çoğunluğu bu. yani; gereksiz bir muhabbettense, gereksiz bir osbir'i tercih eder haldeyim.
ve baş ağrılarımın aslında osbir çekmemle alakası olabilir. çünkü az önce de, biriyle buluşmaya gidecekken oturup osbir çekmeye karar verip, osbir çektim ve şu an başım ağrımaya başladı. sanırım kan beynime gitmeye başladığı için olabilir.
beynime kan sıçradı deyimi nerden gelmiş buldum galiba. (bu cümle diğerlerinden daha saçma oldu. ama kalsın yine de)

şiir okumayı sevmiyorum. ama güzel şiirleri seviyorum. güzel şiir bulmak ise çok zor bir iş dalı. resmen zamanını ona vermelisin.

yılmaz erdoğan şiirleri dinlemeye başladım. popülerliği geçmişken dinlemeye başlamak, işte bu benim işin.

baş ağrım arttı. gidip yatcam.
kitap konusunda ciddiyim, bu hafta elimde Paul Auster'ın Görünmeyen'ini görürseniz gelip sakince yanağımdan öpün. metro, otobüs vs'de karşılaşmak dileğiyle.
(bu arada kitap bir çeviri olmasına rağmen, o kadar güzelki ve o kadar güzel çevrilmişki, burdan çevirmenine (seçkin selvi)kocaman kocaman höpcükler gönderiyorum. keşke bütün çeviriler böyle muhteşem yapılabiliyor olsa.

3 yorum:

  1. Yanaklarının öpülmesini istemeni çok masumca buldum. Kimseye öptürme, ben öpücem :)
    (elif)

    YanıtlaSil
  2. Hayat erkeği merhaba.
    Senden hayat adına çok şey öğreniyorum, bana bolca ilham veriyorsun. Teşekkür ederim. Kendini ifade ediyor olmanın terapi etkisi var bence iyileşiyorsun. Kötü zamanlar geldiğinde beni küçük okurunu düşün. Sevginin çok uzakta olmadığını düşün. Belirtmek istedim. :)
    Şu şarkı da hediye youtu.be/-t5ZUd8WEPo
    Öptüm çok.

    YanıtlaSil
  3. Sağ olun canlar :)
    İnşallah hiç kötü zamanlar yaşamayız.

    YanıtlaSil

düşüncelerini kendine saklama, benimle de paylaş.