-->

29 Ocak 2011

Bugün de diğer günlerden farklı olmayacak. Zaten doğrusunu söylemek gerekirse aslında her gün aynı günlerden ibaretti

Her tatil sabahı olduğu gibi bu sabahta erken uyandım. Dışarda geceden kalma sert bir rüzgar var ve balkonun korkuluklarına asılı olan perdeleri sallayıp duruyor. Sadece sert olan rüzgar değil, hava da biraz soğuk aslında ve ben battaniyenin altına uzanmış, kucağımda laptopla bu satırları yazıyorum. Ama yinede bugün güzel bir gün olacağa benziyor...

Tamam yalan söyledim. Aslında nasıl bir gün olacağı hakkında en ufak bi fikrim bile yok. İşin açıkçası güzel bir gün olacağını bile hiç sanyorum. Ama işte yazıya güzel, umut vaat eden bi cümleyle başlamak için öyle yazdım. Belki okuyanlarda kendilerini iyi hissederler diye. Yoksa aslında hepimiz biliyoruz, bugünün diğer günlerden hiç bi sikim farkı olacak gibi görünmüyor...

Dün gece eve geldiğim gibi yatağa girip, battaniye yorgan ne varsa altına girdim ve şu an hala üzerimdeler. Yanlış hatırlamıyorsan gece bi ara çişe kalktım o kadar. Onun dışında yerimden kıpırdamadım bile. Şu an bile o kadar çok çişim geliyorki; hem içeri soğuk olduğu için ve hemde kendimden görmediğim için kalkıp çişe gitmiyorum. Çünkü bedenim ve ereksiyon halindeki sikim, bu sıcak batteniyeyi bırakıp işemeye gitmek istemiyorlar. Öte yandan içimde başka bi ses "kalk git işe lan" diyor. Ama ııh gitmiyorum ve ha bire kendimi tutup duruyorum. Gerçi bu ruh halindeyken tuvalet bana o kadar uzak görünüyorki, sanki yataktan çıkıp tuvalete gitmeye kalkışsam, şehirlerarası yolculuk yapacakmışım gibi bir hisse kapılıyorum. Çünkü ev en üst kat olduğu için, içerisi inanılmaz soğuk ve arada it gibi titrediğim olmuyor değil. Gerçi titrmemi önleyecek olan şey doğalgazdan başka bir şey değil ama işte onu da açmaya korkuyorum. Zaten geçen ay bi açtım, gelen faturaya onca para verdim. Faturayı öderken o kadar zoruma gittiki, sanki boğazımdan lokmam alınmış gibi hissettim. Zaten geçen ay elde avuçta olan paralar iyice suyunu çekti. Ev kirasını bile hala ödeyemedim ve kadına bu ay ikisini beraber ödeyeceğimi söylemiştim. Ama şu an 2inci kiranın dolmasına 15 gün var ve cepte sadece 23 tl var. Bu ayın maaşını alırsam bile yine 2 kiranın 5te 1i kadar açık veriyorum. Elektrik, su, internet, telefon falan saymıyorum bile...

Yemek konusuna hiç değinmesek daha iyi olacak. En azından cebimdeki bozukluklarla, sabah kahvaltısı için yumurta ve ekmek alıp düzenli yiyorum =)) her sabah yumurta yemekten dolayı bi gün yumurtlayacağım ama bakalım ne zaman.
Bu arada iş yerinin yemek kartı olmasa öğlen yemeklerinde düzenli olarak hiç bir zaman kuru fasulye ve pilav yiyemeyeceğim. Harbidende öyle haa. Allahtan ticket var, esnaf lokantaları var, yaşayıp gidiyoruz.
Şimdi bunları yazıyorum ya sanki çok mutsuz biri gibi görünebilirim. Ama mutsuzluğumdan dolayı yazmıyorum, çünkü böyle yaşamaya alışkın olduğum için bu tür şeyler, beni mutsuz etmiyor ve ben  iyi veya kötü tüm yaşadıklarıma sadece gülüp geçiyorum...

Bu kadar çok yazmamın nedeni, beni bu kadar uzun süre konuşurken dinleyecek birinin olmaması. Zaten düşünsenize hepimizin çevresinde, her anlatacağımızı dinleyebilecek kaç kişi varki??
Hiç yok değil mi? sizi olduğu gibi kabullenebilecek hiç bir kimse yoktur. Bu işin en güzel tarafı aslında. Çünkü bunu anlayınca neden kendimizi yalnız hissettiğimizi daha iyi anlıyoruz, biliyoruz, kendimizi ve yaptıklarımızı daha iyi anlamlandırıyoruz. İşte hiç durmadan yazmamın nedeni bu. Evet sırf bu yüzden yazıyorum. Yazarken kendimi dinlenilen, tüm sözleri kaale alınan biri gibi hissediyorum. Çünkü düşünsenize, siz konuşuyorsunuz ve karşınızdakiler sus pus sizi dinliyorlar. Yazarken bunları hissediyorum ve egom tatmin oluyor...

Zaten aksini düşünsenize biri karşınıza geçmiş, kalaşnikof gibi durmadan vır vır vır konuşuyor. Yemin ederim benim karşıma biri geçip bu şekilde hiç nefes almadan konuşsa, ağzının üstüne bi tane çakıp "siktir git lan" derim. Yani olay budur abi. Yazarken dinlenildiğimi ve sözlerimin kaale alındığını düşündüğümden yazıyorum. Yoksa başka bi sikim yok. Zaten bu yazmış olduklarıma bazen dönüp bakıyorumda, kim böyle rezilce şeyleri dinlemek isterki? Açıkçası hiç kimse dinlemek istemez. Ben bile kendimi dinlemem. Ama işte yazılı olunca, böyle yazıyla ruh buluşmuş olunca farklı oluyor.

Birde biliyor musunuz, başımıza gelen tüm iyi veya kötü olaylara rağmen hayat çok güzel. Gerçekten çok güzel. Zaten yaşamak güzel olmasaydı, allah bizi niye yaratsınki?

8 yorum:

  1. sen çayı demle, ben fırından sıcak simitleri kapıp geliyorum... diyesim var ama... amaaa işte! aralarda olayı dramaya bağladığında "bi s*ktir git çay koy lean!" deyip kaldığın yerden anlatmana tekrar devam etmeni istiyorum modundayım şu an. bu yağmurda pekte güzel giderdi, dişçim üzerimden geçmeseydi tabii! :l

    YanıtlaSil
  2. @Karakedim geçmiş olsun =)
    Dişçi dedinde, biliyo musun dişçiler benim için çok özel insanlardır. Nedeni çocukluğuma dayanır, ama özel insanlardır, güven verirler bana.

    YanıtlaSil
  3. sanırım hepimiz o yüzden yazıyoruz amk. blog dediğin, biraz da ego 31i.

    YanıtlaSil
  4. Ben de bloga dertlerimi anlatmak için yazıyorum . Çünkü bu kadar uzun konuşsam dinlemezler. Dinleyenler de mal mal bakar falan :D

    İçinde yaşama arzusu olması çok güzel . Asla kaybetme onu olur mu :)

    Umarım hayal ettiğin kadar güzel bir gün geçirmişsindirr.

    YanıtlaSil
  5. Ben seni kaale aliyorum, 2 gündür isi gücü birakip, sabahtan aksama senin yazdiklarini okuyorum.
    Yanliz kendini asagilamaktan, hor görmekten biraz kurtulsan süper olucak :)

    Sen iyi bir insansin... en azindan benim icin..

    GiGi

    (ben heterosexual&evli bir bayanim) belirtmek ihtiyacini duydum :)

    YanıtlaSil
  6. @Adsız yazdıkça kurtuluyor gibiyim.

    YanıtlaSil

düşüncelerini kendine saklama, benimle de paylaş.